Güneş’in
Roma Günlüğü’ne hoşgeldiniz :)
Harika
ve dopdolu geçen 4 günümü ayrıntılı bir şekilde okuyacaksınız, o yüzden
çayınızı, kahvenizi alın, koltuğunuza yaslanın ve yolculuğa çıkıyoruz.
28 Haziran 2016- 2 Temmuz 2016
1.gün,
28.06.2016, Salı
İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı'ndan sakin bir
yolculukla 2 saatte Roma Fiumicino Havalimanı'na
varıyoruz. Dış hatlar gelişten ilerleyerek dışarıdaki otobüs duraklarına gidip,
oradan ana durak Termini’ye gidiş-dönüş
biletini kişi başı sadece 7,50 euro’ya alarak hem hesaplı hem de hızlı bir
gidiş sonrası 45 dakikada ana istasyon olan Termini'ye varıyoruz.
![]() |
Maps.me örnek harita |
Otel
seçimimizi booking.com üzerinden
yaptık ve ana istasyon Termini’ye yürüyerek 5 dakika olması olması sebebiyle Napoleon Guesthouse’u seçtik. Fakat otelde
bizi daha rahat edebileceğimiz bir başka otele götüreceklerini söylediklerinde
nerede kalacağımızı önceden görüp bilmediğimiz için korkmadık değil. Neyse ki
sevgili Lorenzo bizi otelimize oradan çok memnun kalacağımızı söyleyerek götürdü
ve yolda harita üzerinden bize bir çok bilgi verdi. 10 dakika yürüyüşten sonra
yeni otelimiz Aladino Inn oldu. Odalarımız
tam da istediğimiz gibi sade ve temizdi, üstelik kahvaltısıyla birlikte,
ücretsiz wifi, tren istasyonuna yakınlığı, güzel bahçesi ve güleryüzlü
personeli Gimi’yle bizden tam not aldı.
Odalarımıza
yerleştikten sonra acıkan karnımızı öneri üzerine Ristorante Le Caveau’da yedik. Tabiiki Roma’da tercihimiz ilk pizza
oldu. İnce hamurlu gerçek İtalyan pizzası margharita, ricotto peynirli
spaghetti ve yeşil salatayla karnımızı doyurduktan sonra yürümeye başladık.
http://www.ristorantelecaveau.com/
http://www.ristorantelecaveau.com/
İlk
gitmek istediğimiz yer Trevi Çeşmesi, Aşk çeşmesi varken yol üstünde
karşılaştığımız Santa Maria Maggiore
Bazilikası’na girdik. Ardından ilk dondurmamızı yemek için La Nazionale’yi seçtik. Limon ve
çikolatasını beğendim fakat dondurma elinize aldığınız an eriyor, fotoğraf
çekmeye zaman kalmıyor desem yeridir.
Havaalanında
almaktan vazgeçtiğimiz Roma Pass Card’ı
bu sefer Information Desk’lerden almaya karar veriyoruz. 2 çeşit Roma pass card
alabilirsiniz, biz 3 günlük olanı seçtik çünkü bu sayede 3 gün tüm ulaşımınız bedava
ve 2 müzeye girme hakkınız oluyor. Kişi başı 36 euro, 6 yaşın altındaki
çocuklar ücretsiz, 6-16 yaş arası da 12 euro’ya bilet satın alabiliyor.
Akşam
saatlerine yaklaştıkça herkesin Roma’da mutlaka gittiği, merak ettiği, para
atıp aşk dilediği, Trevi Çeşmesi yani
Aşk Çeşmesi’ne ulaşıyoruz. Tahmin
edersiniz ki çok kalabalık, turistler elindeki bozuk paralarıyla dileklerini
dilerken bir de fotoğraf çektirince adım atacak yer kalmıyor. 2 sene öncesine
kadar tadilatta olan çeşme bize tüm güzelliğiyle merhaba diyor.
Çoğu blogda
okuduğuma ve gidenlerden duyduğuma göre çeşme içine atılan tüm paralar gece
belediye tarafından toplanıp evsizlere, derneklere, ihtiyacı olanlara
dağıtılıyormuş. Umarım öyledir, içeride gerçekten çok para var, hatta bazen
fotoğraf çekimi sırasında heyecandan nasibini almış gözlük bile
görebiliyorsunuz.
Sıra
Piazza di Spagna’ya geliyor. Burası Spanish Steps yani İspanyol
Merdivenleri’yle ünlü güzel bir meydan. Kısa bir yürüyüşten sonra Spanish
Steps’e varıyoruz fakat tadilatta olduğu için sadece uzaktan bakabiliyor, merdivenlerinde
oturamıyoruz ne yazık ki...
![]() |
Fontana Della Barcaccia |
Gündüzü
de akşamı da güzel olan Trevi Çeşmesi’ne tekrar dönerek akşam güzelliğini de
görüyor ve aynı şekilde yürüyerek otelimize dinlenmek üzere geri dönüyoruz.
2.gün,
29.06.2016, Çarşamba
Roma
turu’nun 2.günündeyiz ve ilk durak Roma
Forum çünkü Kolezyum girişteki uzun kuyrukları gördükten 3.güne bırakılmak
durumunda kalıyor. İyi ki öyle olmuş diyoruz Roma Forum’u gezdikten sonra.
İçerisi o kadar geniş bir alana yayılmış ki 2 saatimizi burada harcamak
durumunda kalıyoruz. Girişimizde Roma Pass Card kullanıyoruz ve 2.geçişimizi de
Kolezyum’a bırakıyoruz. Eğer biletiniz yoksa saatlerce sırayı beklemek zorunda
kalıyorsunuz, biletler 20 euro.
Roma Forum’u Romalılar daha
çok Forum Magnum olarak veya sadece Forum olarak adlandırmışlar ve antik Roma'nın
geliştiği merkez bölge olarak tarihe geçmiş. Ticaret, ibadet, iş ve adaletin
yönetimi burada gerçekleşiyormuş ve toplum burada yaşamını sürdürüyormuş.
Palatino tepesi’nden tüm Forum’u görebilir panaromik
fotoğraf çekinebilirsiniz. Burada önerim; sıcağa dikkat edin ve Roma’yı
gezerken her zaman yanınızda su şişesi bulundurun çünkü adım başı çeşmelerle karşılaşacak,
soğuk suyun tadına varacak, bazen serinleyecek, 1-2 euro vermek zorunda
kalmayacaksınız.
Tepeden
indikten sonra çıkışa yönelip gezimize devam ediyoruz. Sokak sanatçıları bizi
kendilerine hayran bıraktırıyor, gülümsemelerimiz ve fotoğraf çekimlerinden
sonra durağımız yolumuzun üstündeki Vittorio
Emanuele II Abidesi.
Vittorio Emanuel II Abidesi |
Abide Venedik Meydanı ve
Capitoline Tepesi arasında yer alıyor. Birleşmiş İtalya Krallığı'nın ilk kralı
II. Vittorio Emanuele'yi onurlandırmak için yapılmış. O kadar görkemli ki uzun
uzun bakmamak mümkün değil..
Upuzun
merdivenleri teker teker çıkıp Vittorio Emanuele heykelini yakından
inceliyoruz. Abide beyaz, saf mermerden yapılmış olup görkemli merdivenlere ve
heykellere sahip. Abide aynı zamanda I. Dünya Savaşı sonrasında inşa edilen
Meçhul Asker Mezarlığı'nı da içeriyor.
Ardından
abidenin tam karşısında Via Del Corso caddesine ilerliyoruz. Roma’nın ünlü
alışveriş caddelerinden biri ve her markayı rahatlıkla bulabilirsiniz. Karnımız
çok acıkmış olmalı ki yönümüzü İtalyan makarnasının eşsiz yapıldığı Via del
Vaccaro 1’de yer alan Ristorante Abruzzi’ye
çeviriyoruz. İlk başta sadece dışarıdan beğendiğimiz restoran yemekleriyle de
bizi büyülüyor. Belki de yediğimiz en güzel makarna burada karşımıza çıkıyor.
Ricotto Peynirli Ravioli, Abruzzi, Funghi Mantarlı Fettucine mutlaka
denemelisiniz dediklerimizden.
İtalyan
makarnasının güzelliğiyle tanıştıktan sonra Pantheon’a girmek istiyoruz fakat
kapılar kapalı karşılıyor bizi. Yarın uğrarız diyerek Roma'nın en hareketli ve
canlı meydanı Piazza Navona’ya doğru
ilerliyoruz. Fontana Dei Quattro Fiumi,
yani 3 çeşmeyi barındıran meydan yetenekli sokak sanatçıları, San Luigi dei
Francesi Kilisesi, birçok restoran ve güzel evleriyle bize keyif sunuyor.
Burası Roma’da en sevdiğim meydanların başında geliyor, canlılığı, sanat doluluğu ve güzelliğiyle...
Burası Roma’da en sevdiğim meydanların başında geliyor, canlılığı, sanat doluluğu ve güzelliğiyle...
Meydanda
keyifli vakit geçirdikten sonra kardeşim Devrim’in Roma’da mutlaka gitmek
istediği yer için Roma sokaklarına kendimizi bırakıyoruz. Her binasıyla ve
evleriyle fotoğrafların kötü çıkması mümkün olmayan sokaklardan geçiyor ve
mutluluğu doyasıya hissediyoruz.
Büyük sandviçlerle takeaway tercih ederek karnınızı doyurabilirsiniz. 3,50 euro |
Maps.me
Hard Rock Cafe Rome için Metro Barberini durağına gitmemizi
söylüyor. O ruhu görmek, yaşamak ve bize keyifli bir akşam yaşatmak istiyor
kardeşim. Caddeleri, sokakları geçerek Via Vittorio Veneto’ya ulaşıyoruz. Kolayca bulduğumuz kafede oturabilmek
için 1 saat sıra bekliyoruz. Evet 1 saat... Elimize tutuşturulan sıra
numarasının yazdığı cihazla dışarıdaki masalarda bekliyor ve içeri girdiğimizde
neler yiyebiliriz diye sohbete dalıyoruz.
1
saat sonunda bize ayrılan 8 kişilik masada harika müzikler, güler yüzlü
garsonlar ve çeşitli menüyle baş başa kalıyoruz. Çocuklarınızla da rahatça
girebileceğiniz bir yer olduğu için onlara da özel menü hatta bir de boyama
kitabı var. Ayrıca yemek yeme kısmının yanında Hard Rock Cafe ürünlerini
alabileceğiniz bir dükkanı da var.
Keyifli
bir akşamdan sonra metro kullanarak Manzoni durağında inip 4 durak ötemizdeki otelimize
gidip güzel bir uyku uyuyoruz.
3.gün,
30.06.2016, Perşembe
3.gün
erkenden başlıyor çünkü dün kalabalığından sıramızı dahi bulamadığımız Flavianus Amfitiyatro olarak da bilinen Kolezyum’a giriyoruz. Siz de erken gelip
Kolezyum’ya çok sıra beklemeden girip, gezebilirsiniz. Tarihi bilgi almak veya
rehber tutmak istiyorsanız her yerde olduğu gibi burada da bilgi gişeleri var.
İmparatorlar burada Roma
halkını eğlendirmek için ve biraz da kendi eğlenceleri için gladyatör dövüşleri
düzenlermiş. Bunlardan başka pek çok halk gösterileri, taklit deniz savaşları,
hayvan avcılığı, infazlar, meşhur savaşların yeniden canlandırılması, klasik mitolojiye
dayanan dramalar olurmuş. Kolezyum daha sonra barınma yeri, iş dükkânları, dini
kışlalar, taş ocağı, Hıristiyan türbesi olarak çeşitli amaçlarla kullanılmış ve
7 Temmuz 2007 tarihinde, Dünyanın Yeni Yedi Harikası'ndan biri seçilmiş.
Günümüzde
depremden dolayı harap vaziyette olmasına ve taşlarının çalınmasına rağmen
Kolezyum, Roma İmparatorluğu'nun uzun zamandan beri ikonik sembolü olarak
görülüyor. Fakat harap olan yerler şuanda tarihe saygı için koruma altında ve
üzerinde çalışılıyor.
Kolezyum’un
ardından hemen yakınında bulunan metroyla kırmızı hattı kullanarak(A hattı) Termini’ye
gidiyor, hemen ana istasyonun girişinde kruvasan ve cappucino’nun tadına
bakıyor, ardından Piazza Del Popolo’ya
doğru yola çıkıyoruz. Kruvasan menüleri 3.40 euro ve içinde cappuccino, su(aqua
diyebilirsiniz) ve dilediğiniz çeşitte kruvasan var.
Meydanda
biraz turladıktan sonra çeşitli dükkanlara bakarak, biraz İtalyan elbiseleri
inceleyerek, gerek su oyunları oynayarak, güle oynaya Villa Borghese bahçeleri için yola koyuluyoruz.
Bu uzun yürüyüş içerisinde İspanyol merdivenlerinin üst kısmını bulunduruyor. Yürüyerek ulaşmak istediğimiz yer haritadan bakıldığında tıpkı bir kalbe benzeyen bir botanik bahçe. Bisikletlere binebileceğiniz, girişinde küçük bir kafe bulunduran geniş bir alan. 3 euro’dan aldığımız sandviçlerimizle çimenlerde oturuyor, kuşların cıvıltısını dinliyor ve keyif yapıyoruz.
Bu uzun yürüyüş içerisinde İspanyol merdivenlerinin üst kısmını bulunduruyor. Yürüyerek ulaşmak istediğimiz yer haritadan bakıldığında tıpkı bir kalbe benzeyen bir botanik bahçe. Bisikletlere binebileceğiniz, girişinde küçük bir kafe bulunduran geniş bir alan. 3 euro’dan aldığımız sandviçlerimizle çimenlerde oturuyor, kuşların cıvıltısını dinliyor ve keyif yapıyoruz.
Eğer
Roma’ya geldik 200 çeşit hayvan görmek isterim derseniz Bioparco Di Roma’ya gidebilirsiniz. Girişleri 16 euro, çocuklar 12
euro.
http://www.bioparco.it/english/visiting-the-bioparco/
http://www.bioparco.it/english/visiting-the-bioparco/
Ardından
bu kadar dinlenme yeter diyip yönümüzü Pantheon’a
çeviriyoruz. Yürüyerek dönmek istediğimiz için biraz uzun sürüyor ama Pantheon birden
o koskoca binaların arasından tüm güzelliğiyle beliriveriyor.
Girişte
hemen kafanızı yukarı kaldırıp bakakalıyorsunuz. Elde değil...
Yağmur
yağdığında dahi kapatılmayan bir açıklık var. Yunanca "tüm tanrıların
tapınağı" anlamına geldiği gibi “tanrıların buluştuğu yer” olarak da
söyleniyor.
İlk
başta içerisinde pagan tanrı heykelleri varken, kilise tarafından bu heykeller
yok edilmiş ve Pantheon da bir Katolik kilisesi haline getirilmiş. Bu kadar
geniş çaplı bir kubbenin betondan yapılması da o günün teknolojisiyle hala bir
soru işareti... Krallar ve soylular dışında büyük Rönesans sanatçısı
Raffaello’nun da mezarı tapınağın içinde yer alıyor.
Pantheon’un
ardından mutlaka gidilmesi gereken bir yere gitmek için Piazza Venezia’nın oradan tramvaya biniyoruz. Küçük meydanı, minik
dükkanları, kendime armağanım profesyonel yoga matımı aldığım Ryoga merkezi, yediğim
en güzel dondurması ve yediğimiz en güzel pizzalarına ev sahibi olan Trastevere...
Tramvay
hattında ilerlerken köprüyü geçtikten sonra istediğiniz yerde inebilirsiniz,
yoksa şu durakta inin yürüyün demeyeceğim. Girdiğiniz herhangi bir sokaktan
ister istemez meydanı buluyorsunuz zaten.
Tramvaylarda
ve otobüslerde bilet basmak için cihazlar var fakat kimse kullanmıyor ama
yanınızda kartınız varsa(Tabachi denilen küçük dükkanlardan alınan bilet veya
Roma Pass Card olur) ve rutin kontrollere gelmediğiniz sürece sorun yok.
İtalyanların
en güzel tatlısı nedir ? tabii ki tiramisu dediğinizi duyuyorum. İşte
Tiramisu’ya
farklı bir yorum Trastevere’de karşımıza çıkıyor. La Piazzetta De Trastevere bize sunumunu farklı gösteriyor. Çok tercih
etmesem de kardeşim bayılıyor. 5 euro gibi bir fiyata tadına bakabilir,
ücretsiz wifi kullanabilir, meydan öncesi soluk alabilirsiniz.
Meydana
geliyor ve sol kısmında bir kilise ve etrafında küçük restoranları
görüyorsunuz. Sokak sanatçıları merkezin içindekilerden daha farklı ve sanırım
daha yaratıcılar. Elindeki kuklanın hareketlerine farklı ve capcanlı
bir yorum katan bir sokak sanatçısından, Kukla Vlademir’in çizdiği güzel resmi
de babam hakkını vererek evimize götürmek üzere yanına alıyor.
Meydanda
keyifli zamanımızı geçirdikten sonra öneri üzerine Pizzeria Nerone’ye gidiyoruz. http://www.pizzerianerone.com/en/
2
akşam üst üste yiyeceğimiz harika pizzalar işte tam burada! İsimlerini de
yazıyorum ki denemeden oradan ayrılmayın. Margherita
doc, bildiğiniz aksine buffalo mozzarella ile yapılarak hafif tadıyla tam
puanı kapıyor. Poppea ise
2.seçimimiz, ricotto peynirinin cherry domatesle eşsiz buluşması ve deniz ürünlerinden ton balığını seviyorsanız tam size göre olan, Tacito.
Ve
hayatında rokayı sadece 1 kere yemiş olan Güneş, bu rokalı pizzasına bayılıyor.
Tigellino, roka ve dilimlemiş biftek
parçalarıyla kesinlikle yemelisiniz dediklerimden. 1 litre Coca Cola, 1 litre suyla birlikte ödediğimiz hesap 37
euro. Eğer takeaway(paket servis) tercih ederseniz 1 euro eksik
ödeyebilirsiniz.
Belki
de Roma’da yediğim en güzel dondurma Via
della Lungaretta üzerinde bulunan Fior
Di Luna’ya ait. Külahların aksine kapta yiyebildiğiniz, bitter ve limonlu
dondurması ise damağıma adeta şölen yaşatan, hemen erimeyen bir dondurma...
http://fiordiluna.com/
http://fiordiluna.com/
Trastevere’den
dönüşünüzü otelinize ana istasyondan geçmek isterseniz Termini’ye giden H otobüsleriyle
yapabilirsiniz. Biz metro Barberini durağına giden 63 numaralı otobüse biniyor
ve otelimize hızlıca yürüyerek yarın ki Vatikan gezimiz için uykuya dalıyoruz.
4.gün,
01.07.2016, Cuma
Vatikan,
sınırları Roma’nın içinde olan bir ülke. Bernini’nin sütunlarıyla çevrili
Piazza San Pietro Meydanı, ön cephesi meydana bakan Basilica di San Pietro da
ülkenin simgesi konumunda.
Eğer
Roma gezinizde Vatikan’ı görmek istiyorsanız önceden rezervasyon yaptırarak kalenin
etrafında 2-3 saat kuyruk beklemeyin. İnternet sitesinden Vatikan Müzesi ve
Sistine Şapeli için kişi başı 32 euro’ya aldığımız biletler bize hiç sıra
beklemeden içeriye girme hakkı kazandırıyor. Rezervasyon çıktınızla güvenlikten
geçerek, Casadei Online kısmına gidip orjinal biletlerinizi alabiliyor ve
Vatikan turunuza başlayabiliyorsunuz. Gitmeden yanınıza şal alabilir veya
bacaklarınızı kapayacak bir kıyafet giyerseniz içeride güvenlikler sizi uyarmak
durumunda kalmaz, kurallar çok sert. Mini etek, şort, askılı tişört yasak.
http://www.museivaticani.va/3_EN/pages/MV_Home.html
http://www.museivaticani.va/3_EN/pages/MV_Home.html
Girişten sonra merdivenleri kullanırken |
Ana istasyon Termini’den kırmızı hat(A)ı kullanarak Ottaviano istasyonunda inmeniz yeterli. Elinizdeki rezervasyon biletini size mutlaka(!) soru soracak rehberlere doğru gösterip yönünüzü sorarsanız, gitmeniz gereken kapıya hızlıca gidebilirsiniz.
Vatikan
müzesinde en önemli oda Sistine Şapeli
ve içinde Michelangelo’nun yaptığı görkemli tavan. İçeriye üstünüzü kapatarak
girmeniz ve sessiz olmanızda fayda var, uyarılarak içeri giriyor ve önemli
resim tavanın tam ortasında beliriveriyor; Adem’in Yaratılışı.
Gizlice
fotoğrafını çekebilirseniz çekin, çünkü içeride fotoğraf çekmek yasak ve
güvenlikler sürekli sizi gözetliyor.
Sistine
Şapeli’nden sonra Aziz Petrus
Bazilikası’na giriyor ve içerinin büyüklüğüyle adeta büyüleniyorsunuz.
Oldukça büyük ve kalabalık olan Katolik kilisesinde fotoğraf çekmek serbest.
Kapısından
çıktığınızda hemen önünüz San Pietro
meydanı. Vatikan’ın büyüklüğü ve tarihi olayların merkezi olması bizi yormuş
olsa da Vatikan sonrası kaleye gitmek için sabırsızlanıyoruz.
Sant’Angelo kalesi, bir koridor ile
Vatikan Sarayı’na bağlanarak olası bir durumda Papa’ya kaçış sağlıyor ve aynı
zamanda Cem Sultan’ın zamanında esir olarak tutulduğu kale. Adını kalenin
tepesindeki meleğin isminden alan bu yere Roma Pass Card’ı kullandık, geçmez
diyerek denememiş olsaydık göremeyecektik. Siz de gezdiğiniz 2 müze sonrası
burayı deneyebilirsiniz.
Kalenin
tepesine merdivenleri kullanarak mutlaka çıkın ve Roma’yı tepeden görmeyi
deneyin. Gözleriniz fal taşı gibi açacak kadar güzellik karşılıyor sizi. Birkaç(!)
selfie sonrası gözlerinizi kapayın ve şehrin sesini dinleyin...
Kalenin
ardından iyice acıkan karnımızı makarnayla doyurmak istedik ki yolumuzun
üstünde, sokakların arasında Il Pastaio
di Roma bizi kokularıyla kendine çağırdı. Pesto soslu makarnasını yiyip,
biraz da serinlemeden yolunuza devam etmeyin.
http://www.ilpastaiodiroma.it/indexneweng.html

http://www.ilpastaiodiroma.it/indexneweng.html
pesto soslu spaghetti |
Ardından
tiramisu veya dondurma durağımız Gelateria
del Teatro oluyor. Eğer yemek yemek isterseniz La Piazza del Teatro kısmına geçebiliyorsunuz. Minik masaları,
dondurma çeşitleri ve %10 indirimiyle denenmeli.
Yönümüzü
Roma dondurmacılarından ünlü Giolitti’
ye çeviriyoruz. Bizi Via Uffici Del
Vicario’da bekliyor yani Via Del Corso caddesine yakın, Rebuplica’nın arka
tarafında. Eğer dondurmanızı elinize
almadan masada yemek istiyorsanız kafe kısmı tam size göre çünkü külah ve
kaplarla masalarda oturmanıza izin yok. Pistachio ve bitter çikolatasıyla Fior Di Luna’dan sonra gönlümde 2.sırayı
kapıyor.
http://www.giolitti.it/
http://www.giolitti.it/
Uçağımız
yarın sabah erken olduğu için günümüzü çok beğendiğimiz Trastevere’ye
yönlendirmeden önce Piazza Venezia’daki
Capitolini tepesinin önündeki çimenlere uzanıyoruz. Eğer zamanınız olursa
Capitolini müzelerini de gezebilirsiniz ama biz minik bir keyif molasını tercih
ediyoruz. Ardından Trastevere’ye yine
tramvayla gidip günümüzü keyifle sonlandırıyoruz.
Sevgi |
5.gün,
02.07.2016, Cumartesi
Uçağımız
erken olduğu için 2 saat kadar önceden havaalanına gitmekte fayda görüyoruz ve
otelimizden Termini’ye yakın olduğu için yürüyoruz. İlk gün aldığımız gidiş
dönüş biletlerinin üstünde yazan kalkış saatlerine bakarak otobüsümüze binerek
Roma’dan ayrılıyoruz.
4
gece 5 gün Roma gezimiz burada sonlanıyor. Geriye baktığımda 1500’ü geçen
fotoğraf, güzel yemekler, güzel anılar, güzel insanlar kalıyor. Bir de
yaşadığım her şeyi bloğa yazma isteğim.
Ben
Roma günlüğümü sizle paylaştım. Eğer beğendiyseniz, keyif aldırabildiysem,
gitme arzusu uyandırdıysam, sorularınıza cevap verdiysem ne mutlu bana. Sormak
istediğiniz bir şeyler olursa yorum bırakmanız yeterli.
Işığım
ve sevgimle,
şahane anlatmışsınız, darısı başıma ;)
YanıtlaSil