12 Temmuz 2016 Salı




Güneş’in Roma Günlüğü’ne hoşgeldiniz :) 

Harika ve dopdolu geçen 4 günümü ayrıntılı bir şekilde okuyacaksınız, o yüzden çayınızı, kahvenizi alın, koltuğunuza yaslanın ve yolculuğa çıkıyoruz.

                                                                                                          28 Haziran 2016- 2 Temmuz 2016 


1.gün, 28.06.2016, Salı

İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı'ndan sakin bir yolculukla 2 saatte Roma Fiumicino Havalimanı'na varıyoruz. Dış hatlar gelişten ilerleyerek dışarıdaki otobüs duraklarına gidip, oradan ana durak Termini’ye gidiş-dönüş biletini kişi başı sadece 7,50 euro’ya alarak hem hesaplı hem de hızlı bir gidiş sonrası 45 dakikada ana istasyon olan Termini'ye varıyoruz.





Maps.me örnek harita
Roma seyahati boyunca gitmek istediğiniz yerlere nasıl gideceğinizi bilmeseniz bile maps.me uygulaması sayesinde internet kullanmadan her yere gidebilirsiniz. Çünkü maps.me gittiğiniz ülkenin haritasını önceden indirdiğinizde haritayı canlı görmenizi ve gprs üzerinden nereye gitmek istediğinizi bildirdiğinizde size yol göstermesiyle cankurtaran rolü üstleniyor. http://maps.me/en/home


Otel seçimimizi booking.com üzerinden yaptık ve ana istasyon Termini’ye yürüyerek 5 dakika olması olması sebebiyle Napoleon Guesthouse’u seçtik. Fakat otelde bizi daha rahat edebileceğimiz bir başka otele götüreceklerini söylediklerinde nerede kalacağımızı önceden görüp bilmediğimiz için korkmadık değil. Neyse ki sevgili Lorenzo bizi otelimize oradan çok memnun kalacağımızı söyleyerek götürdü ve yolda harita üzerinden bize bir çok bilgi verdi. 10 dakika yürüyüşten sonra yeni otelimiz Aladino Inn oldu. Odalarımız tam da istediğimiz gibi sade ve temizdi, üstelik kahvaltısıyla birlikte, ücretsiz wifi, tren istasyonuna yakınlığı, güzel bahçesi ve güleryüzlü personeli Gimi’yle bizden tam not aldı.






Odalarımıza yerleştikten sonra acıkan karnımızı öneri üzerine Ristorante Le Caveau’da yedik. Tabiiki Roma’da tercihimiz ilk pizza oldu. İnce hamurlu gerçek İtalyan pizzası margharita, ricotto peynirli spaghetti ve yeşil salatayla karnımızı doyurduktan sonra yürümeye başladık.

http://www.ristorantelecaveau.com/



İlk gitmek istediğimiz yer Trevi Çeşmesi, Aşk çeşmesi varken yol üstünde karşılaştığımız Santa Maria Maggiore Bazilikası’na girdik. Ardından ilk dondurmamızı yemek için La Nazionale’yi seçtik. Limon ve çikolatasını beğendim fakat dondurma elinize aldığınız an eriyor, fotoğraf çekmeye zaman kalmıyor desem yeridir.






Havaalanında almaktan vazgeçtiğimiz Roma Pass Card’ı bu sefer Information Desk’lerden almaya karar veriyoruz. 2 çeşit Roma pass card alabilirsiniz, biz 3 günlük olanı seçtik çünkü bu sayede 3 gün tüm ulaşımınız bedava ve 2 müzeye girme hakkınız oluyor. Kişi başı 36 euro, 6 yaşın altındaki çocuklar ücretsiz, 6-16 yaş arası da 12 euro’ya bilet satın alabiliyor. 


Akşam saatlerine yaklaştıkça herkesin Roma’da mutlaka gittiği, merak ettiği, para atıp aşk dilediği, Trevi Çeşmesi yani Aşk Çeşmesi’ne ulaşıyoruz. Tahmin edersiniz ki çok kalabalık, turistler elindeki bozuk paralarıyla dileklerini dilerken bir de fotoğraf çektirince adım atacak yer kalmıyor. 2 sene öncesine kadar tadilatta olan çeşme bize tüm güzelliğiyle merhaba diyor. 







Çoğu blogda okuduğuma ve gidenlerden duyduğuma göre çeşme içine atılan tüm paralar gece belediye tarafından toplanıp evsizlere, derneklere, ihtiyacı olanlara dağıtılıyormuş. Umarım öyledir, içeride gerçekten çok para var, hatta bazen fotoğraf çekimi sırasında heyecandan nasibini almış gözlük bile görebiliyorsunuz. 




Sıra Piazza di Spagna’ya geliyor. Burası Spanish Steps yani İspanyol Merdivenleri’yle ünlü güzel bir meydan. Kısa bir yürüyüşten sonra Spanish Steps’e varıyoruz fakat tadilatta olduğu için sadece uzaktan bakabiliyor, merdivenlerinde oturamıyoruz ne yazık ki...








Fontana Della Barcaccia



Gündüzü de akşamı da güzel olan Trevi Çeşmesi’ne tekrar dönerek akşam güzelliğini de görüyor ve aynı şekilde yürüyerek otelimize dinlenmek üzere geri dönüyoruz.













2.gün, 29.06.2016, Çarşamba


Roma turu’nun 2.günündeyiz ve ilk durak Roma Forum çünkü Kolezyum girişteki uzun kuyrukları gördükten 3.güne bırakılmak durumunda kalıyor. İyi ki öyle olmuş diyoruz Roma Forum’u gezdikten sonra. İçerisi o kadar geniş bir alana yayılmış ki 2 saatimizi burada harcamak durumunda kalıyoruz. Girişimizde Roma Pass Card kullanıyoruz ve 2.geçişimizi de Kolezyum’a bırakıyoruz. Eğer biletiniz yoksa saatlerce sırayı beklemek zorunda kalıyorsunuz, biletler 20 euro.



Roma Forum’u Romalılar daha çok Forum Magnum olarak veya sadece Forum olarak adlandırmışlar ve antik Roma'nın geliştiği merkez bölge olarak tarihe geçmiş. Ticaret, ibadet, iş ve adaletin yönetimi burada gerçekleşiyormuş ve toplum burada yaşamını sürdürüyormuş.



Palatino tepesi’nden tüm Forum’u görebilir panaromik fotoğraf çekinebilirsiniz. Burada önerim; sıcağa dikkat edin ve Roma’yı gezerken her zaman yanınızda su şişesi bulundurun çünkü adım başı çeşmelerle karşılaşacak, soğuk suyun tadına varacak, bazen serinleyecek, 1-2 euro vermek zorunda kalmayacaksınız.













Tepeden indikten sonra çıkışa yönelip gezimize devam ediyoruz. Sokak sanatçıları bizi kendilerine hayran bıraktırıyor, gülümsemelerimiz ve fotoğraf çekimlerinden sonra durağımız yolumuzun üstündeki Vittorio Emanuele II Abidesi.









Vittorio Emanuel II Abidesi

Abide Venedik Meydanı ve Capitoline Tepesi arasında yer alıyor. Birleşmiş İtalya Krallığı'nın ilk kralı II. Vittorio Emanuele'yi onurlandırmak için yapılmış. O kadar görkemli ki uzun uzun bakmamak mümkün değil..

Upuzun merdivenleri teker teker çıkıp Vittorio Emanuele heykelini yakından inceliyoruz. Abide beyaz, saf mermerden yapılmış olup görkemli merdivenlere ve heykellere sahip. Abide aynı zamanda I. Dünya Savaşı sonrasında inşa edilen Meçhul Asker Mezarlığı'nı da içeriyor.









Ardından abidenin tam karşısında Via Del Corso caddesine ilerliyoruz. Roma’nın ünlü alışveriş caddelerinden biri ve her markayı rahatlıkla bulabilirsiniz. Karnımız çok acıkmış olmalı ki yönümüzü İtalyan makarnasının eşsiz yapıldığı Via del Vaccaro 1’de yer alan Ristorante Abruzzi’ye çeviriyoruz. İlk başta sadece dışarıdan beğendiğimiz restoran yemekleriyle de bizi büyülüyor. Belki de yediğimiz en güzel makarna burada karşımıza çıkıyor. Ricotto Peynirli Ravioli, Abruzzi, Funghi Mantarlı Fettucine mutlaka denemelisiniz dediklerimizden.









İtalyan makarnasının güzelliğiyle tanıştıktan sonra Pantheon’a girmek istiyoruz fakat kapılar kapalı karşılıyor bizi. Yarın uğrarız diyerek Roma'nın en hareketli ve canlı meydanı Piazza Navona’ya doğru ilerliyoruz. Fontana Dei Quattro Fiumi, yani 3 çeşmeyi barındıran meydan yetenekli sokak sanatçıları, San Luigi dei Francesi Kilisesi, birçok restoran ve güzel evleriyle bize keyif sunuyor. 

Burası Roma’da en sevdiğim meydanların başında geliyor, canlılığı, sanat doluluğu ve güzelliğiyle...





















Meydanda keyifli vakit geçirdikten sonra kardeşim Devrim’in Roma’da mutlaka gitmek istediği yer için Roma sokaklarına kendimizi bırakıyoruz. Her binasıyla ve evleriyle fotoğrafların kötü çıkması mümkün olmayan sokaklardan geçiyor ve mutluluğu doyasıya hissediyoruz.












Büyük sandviçlerle takeaway tercih ederek karnınızı doyurabilirsiniz. 3,50 euro

Maps.me Hard Rock Cafe Rome için Metro Barberini durağına gitmemizi söylüyor. O ruhu görmek, yaşamak ve bize keyifli bir akşam yaşatmak istiyor kardeşim. Caddeleri, sokakları geçerek Via Vittorio Veneto’ya ulaşıyoruz. Kolayca bulduğumuz kafede oturabilmek için 1 saat sıra bekliyoruz. Evet 1 saat... Elimize tutuşturulan sıra numarasının yazdığı cihazla dışarıdaki masalarda bekliyor ve içeri girdiğimizde neler yiyebiliriz diye sohbete dalıyoruz.




1 saat sonunda bize ayrılan 8 kişilik masada harika müzikler, güler yüzlü garsonlar ve çeşitli menüyle baş başa kalıyoruz. Çocuklarınızla da rahatça girebileceğiniz bir yer olduğu için onlara da özel menü hatta bir de boyama kitabı var. Ayrıca yemek yeme kısmının yanında Hard Rock Cafe ürünlerini alabileceğiniz bir dükkanı da var.




Keyifli bir akşamdan sonra metro kullanarak Manzoni durağında inip 4 durak ötemizdeki otelimize gidip güzel bir uyku uyuyoruz.


3.gün, 30.06.2016, Perşembe

3.gün erkenden başlıyor çünkü dün kalabalığından sıramızı dahi bulamadığımız Flavianus Amfitiyatro olarak da bilinen Kolezyum’a giriyoruz. Siz de erken gelip Kolezyum’ya çok sıra beklemeden girip, gezebilirsiniz. Tarihi bilgi almak veya rehber tutmak istiyorsanız her yerde olduğu gibi burada da bilgi gişeleri var.












İmparatorlar burada Roma halkını eğlendirmek için ve biraz da kendi eğlenceleri için gladyatör dövüşleri düzenlermiş. Bunlardan başka pek çok halk gösterileri, taklit deniz savaşları, hayvan avcılığı, infazlar, meşhur savaşların yeniden canlandırılması, klasik mitolojiye dayanan dramalar olurmuş. Kolezyum daha sonra barınma yeri, iş dükkânları, dini kışlalar, taş ocağı, Hıristiyan türbesi olarak çeşitli amaçlarla kullanılmış ve 7 Temmuz 2007 tarihinde, Dünyanın Yeni Yedi Harikası'ndan biri seçilmiş.



Günümüzde depremden dolayı harap vaziyette olmasına ve taşlarının çalınmasına rağmen Kolezyum, Roma İmparatorluğu'nun uzun zamandan beri ikonik sembolü olarak görülüyor. Fakat harap olan yerler şuanda tarihe saygı için koruma altında ve üzerinde çalışılıyor.



Kolezyum’un ardından hemen yakınında bulunan metroyla kırmızı hattı kullanarak(A hattı) Termini’ye gidiyor, hemen ana istasyonun girişinde kruvasan ve cappucino’nun tadına bakıyor, ardından Piazza Del Popolo’ya doğru yola çıkıyoruz. Kruvasan menüleri 3.40 euro ve içinde cappuccino, su(aqua diyebilirsiniz) ve dilediğiniz çeşitte kruvasan var.





Meydanda biraz turladıktan sonra çeşitli dükkanlara bakarak, biraz İtalyan elbiseleri inceleyerek, gerek su oyunları oynayarak, güle oynaya Villa Borghese bahçeleri için yola koyuluyoruz. 



Bu uzun yürüyüş içerisinde İspanyol merdivenlerinin üst kısmını bulunduruyor. Yürüyerek ulaşmak istediğimiz yer haritadan bakıldığında tıpkı bir kalbe benzeyen bir botanik bahçe. Bisikletlere binebileceğiniz, girişinde küçük bir kafe bulunduran geniş bir alan. 3 euro’dan aldığımız sandviçlerimizle çimenlerde oturuyor, kuşların cıvıltısını dinliyor ve keyif yapıyoruz.




Eğer Roma’ya geldik 200 çeşit hayvan görmek isterim derseniz Bioparco Di Roma’ya gidebilirsiniz. Girişleri 16 euro, çocuklar 12 euro. 

http://www.bioparco.it/english/visiting-the-bioparco/

Ardından bu kadar dinlenme yeter diyip yönümüzü Pantheon’a çeviriyoruz. Yürüyerek dönmek istediğimiz için biraz uzun sürüyor ama Pantheon birden o koskoca binaların arasından tüm güzelliğiyle beliriveriyor.






Girişte hemen kafanızı yukarı kaldırıp bakakalıyorsunuz. Elde değil...

Yağmur yağdığında dahi kapatılmayan bir açıklık var. Yunanca "tüm tanrıların tapınağı" anlamına geldiği gibi “tanrıların buluştuğu yer” olarak da söyleniyor. 




İlk başta içerisinde pagan tanrı heykelleri varken, kilise tarafından bu heykeller yok edilmiş ve Pantheon da bir Katolik kilisesi haline getirilmiş. Bu kadar geniş çaplı bir kubbenin betondan yapılması da o günün teknolojisiyle hala bir soru işareti... Krallar ve soylular dışında büyük Rönesans sanatçısı Raffaello’nun da mezarı tapınağın içinde yer alıyor.



Pantheon’un ardından mutlaka gidilmesi gereken bir yere gitmek için Piazza Venezia’nın oradan tramvaya biniyoruz. Küçük meydanı, minik dükkanları, kendime armağanım profesyonel yoga matımı aldığım Ryoga merkezi, yediğim en güzel dondurması ve yediğimiz en güzel pizzalarına ev sahibi olan Trastevere...




Tramvay hattında ilerlerken köprüyü geçtikten sonra istediğiniz yerde inebilirsiniz, yoksa şu durakta inin yürüyün demeyeceğim. Girdiğiniz herhangi bir sokaktan ister istemez meydanı buluyorsunuz zaten.

Tramvaylarda ve otobüslerde bilet basmak için cihazlar var fakat kimse kullanmıyor ama yanınızda kartınız varsa(Tabachi denilen küçük dükkanlardan alınan bilet veya Roma Pass Card olur) ve rutin kontrollere gelmediğiniz sürece sorun yok.

İtalyanların en güzel tatlısı nedir ? tabii ki tiramisu dediğinizi duyuyorum. İşte
Tiramisu’ya farklı bir yorum Trastevere’de karşımıza çıkıyor. La Piazzetta De Trastevere bize sunumunu farklı gösteriyor. Çok tercih etmesem de kardeşim bayılıyor. 5 euro gibi bir fiyata tadına bakabilir, ücretsiz wifi kullanabilir, meydan öncesi soluk alabilirsiniz.

Meydana geliyor ve sol kısmında bir kilise ve etrafında küçük restoranları görüyorsunuz. Sokak sanatçıları merkezin içindekilerden daha farklı ve sanırım daha yaratıcılar. Elindeki kuklanın hareketlerine farklı ve capcanlı bir yorum katan bir sokak sanatçısından, Kukla Vlademir’in çizdiği güzel resmi de babam hakkını vererek evimize götürmek üzere yanına alıyor.










Meydanda keyifli zamanımızı geçirdikten sonra öneri üzerine Pizzeria Nerone’ye gidiyoruz. http://www.pizzerianerone.com/en/








2 akşam üst üste yiyeceğimiz harika pizzalar işte tam burada! İsimlerini de yazıyorum ki denemeden oradan ayrılmayın. Margherita doc, bildiğiniz aksine buffalo mozzarella ile yapılarak hafif tadıyla tam puanı kapıyor. Poppea ise 2.seçimimiz, ricotto peynirinin cherry domatesle eşsiz buluşması ve deniz ürünlerinden ton balığını seviyorsanız tam size göre olan, Tacito. 








Ve hayatında rokayı sadece 1 kere yemiş olan Güneş, bu rokalı pizzasına bayılıyor. Tigellino, roka ve dilimlemiş biftek parçalarıyla kesinlikle yemelisiniz dediklerimden. 1 litre Coca Cola, 1 litre suyla birlikte ödediğimiz hesap 37 euro. Eğer takeaway(paket servis) tercih ederseniz 1 euro eksik ödeyebilirsiniz.




Belki de Roma’da yediğim en güzel dondurma Via della Lungaretta üzerinde bulunan Fior Di Luna’ya ait. Külahların aksine kapta yiyebildiğiniz, bitter ve limonlu dondurması ise damağıma adeta şölen yaşatan, hemen erimeyen bir dondurma...

http://fiordiluna.com/






Trastevere’den dönüşünüzü otelinize ana istasyondan geçmek isterseniz Termini’ye giden H otobüsleriyle yapabilirsiniz. Biz metro Barberini durağına giden 63 numaralı otobüse biniyor ve otelimize hızlıca yürüyerek yarın ki Vatikan gezimiz için uykuya dalıyoruz.

Devrim'in objektifinden Antico Caffe' Del Moro


4.gün, 01.07.2016, Cuma

Vatikan, sınırları Roma’nın içinde olan bir ülke. Bernini’nin sütunlarıyla çevrili Piazza San Pietro Meydanı, ön cephesi meydana bakan Basilica di San Pietro da ülkenin simgesi konumunda.




Eğer Roma gezinizde Vatikan’ı görmek istiyorsanız önceden rezervasyon yaptırarak kalenin etrafında 2-3 saat kuyruk beklemeyin. İnternet sitesinden Vatikan Müzesi ve Sistine Şapeli için kişi başı 32 euro’ya aldığımız biletler bize hiç sıra beklemeden içeriye girme hakkı kazandırıyor. Rezervasyon çıktınızla güvenlikten geçerek, Casadei Online kısmına gidip orjinal biletlerinizi alabiliyor ve Vatikan turunuza başlayabiliyorsunuz. Gitmeden yanınıza şal alabilir veya bacaklarınızı kapayacak bir kıyafet giyerseniz içeride güvenlikler sizi uyarmak durumunda kalmaz, kurallar çok sert. Mini etek, şort, askılı tişört yasak. 

http://www.museivaticani.va/3_EN/pages/MV_Home.html


Girişten sonra merdivenleri kullanırken

Ana istasyon Termini’den kırmızı hat(A)ı kullanarak Ottaviano istasyonunda inmeniz yeterli. Elinizdeki rezervasyon biletini size mutlaka(!) soru soracak rehberlere doğru gösterip yönünüzü sorarsanız, gitmeniz gereken kapıya hızlıca gidebilirsiniz.






















Vatikan müzesinde en önemli oda Sistine Şapeli ve içinde Michelangelo’nun yaptığı görkemli tavan. İçeriye üstünüzü kapatarak girmeniz ve sessiz olmanızda fayda var, uyarılarak içeri giriyor ve önemli resim tavanın tam ortasında beliriveriyor; Adem’in Yaratılışı.









Gizlice fotoğrafını çekebilirseniz çekin, çünkü içeride fotoğraf çekmek yasak ve güvenlikler sürekli sizi gözetliyor.

Sistine Şapeli’nden sonra Aziz Petrus Bazilikası’na giriyor ve içerinin büyüklüğüyle adeta büyüleniyorsunuz. Oldukça büyük ve kalabalık olan Katolik kilisesinde fotoğraf çekmek serbest.





Kapısından çıktığınızda hemen önünüz San Pietro meydanı. Vatikan’ın büyüklüğü ve tarihi olayların merkezi olması bizi yormuş olsa da Vatikan sonrası kaleye gitmek için sabırsızlanıyoruz.









San Pietro meydanında dikili taş



Sant’Angelo kalesi, bir koridor ile Vatikan Sarayı’na bağlanarak olası bir durumda Papa’ya kaçış sağlıyor ve aynı zamanda Cem Sultan’ın zamanında esir olarak tutulduğu kale. Adını kalenin tepesindeki meleğin isminden alan bu yere Roma Pass Card’ı kullandık, geçmez diyerek denememiş olsaydık göremeyecektik. Siz de gezdiğiniz 2 müze sonrası burayı deneyebilirsiniz.








Kalenin tepesine merdivenleri kullanarak mutlaka çıkın ve Roma’yı tepeden görmeyi deneyin. Gözleriniz fal taşı gibi açacak kadar güzellik karşılıyor sizi. Birkaç(!) selfie sonrası gözlerinizi kapayın ve şehrin sesini dinleyin...
















Kalenin ardından iyice acıkan karnımızı makarnayla doyurmak istedik ki yolumuzun üstünde, sokakların arasında Il Pastaio di Roma bizi kokularıyla kendine çağırdı. Pesto soslu makarnasını yiyip, biraz da serinlemeden yolunuza devam etmeyin. 

http://www.ilpastaiodiroma.it/indexneweng.html








pesto soslu spaghetti


Ardından tiramisu veya dondurma durağımız Gelateria del Teatro oluyor. Eğer yemek yemek isterseniz La Piazza del Teatro kısmına geçebiliyorsunuz. Minik masaları, dondurma çeşitleri ve %10 indirimiyle denenmeli.










Yönümüzü Roma dondurmacılarından ünlü Giolitti’ ye çeviriyoruz. Bizi Via Uffici Del Vicario’da bekliyor yani Via Del Corso caddesine yakın, Rebuplica’nın arka tarafında. Eğer dondurmanızı elinize almadan masada yemek istiyorsanız kafe kısmı tam size göre çünkü külah ve kaplarla masalarda oturmanıza izin yok. Pistachio ve bitter çikolatasıyla Fior Di Luna’dan sonra gönlümde 2.sırayı kapıyor. 

http://www.giolitti.it/








Uçağımız yarın sabah erken olduğu için günümüzü çok beğendiğimiz Trastevere’ye yönlendirmeden önce Piazza Venezia’daki Capitolini tepesinin önündeki çimenlere uzanıyoruz. Eğer zamanınız olursa Capitolini müzelerini de gezebilirsiniz ama biz minik bir keyif molasını tercih ediyoruz. Ardından  Trastevere’ye yine tramvayla gidip günümüzü keyifle sonlandırıyoruz.






Sevgi




5.gün, 02.07.2016, Cumartesi

Uçağımız erken olduğu için 2 saat kadar önceden havaalanına gitmekte fayda görüyoruz ve otelimizden Termini’ye yakın olduğu için yürüyoruz. İlk gün aldığımız gidiş dönüş biletlerinin üstünde yazan kalkış saatlerine bakarak otobüsümüze binerek Roma’dan ayrılıyoruz.

4 gece 5 gün Roma gezimiz burada sonlanıyor. Geriye baktığımda 1500’ü geçen fotoğraf, güzel yemekler, güzel anılar, güzel insanlar kalıyor. Bir de yaşadığım her şeyi bloğa yazma isteğim.

Ben Roma günlüğümü sizle paylaştım. Eğer beğendiyseniz, keyif aldırabildiysem, gitme arzusu uyandırdıysam, sorularınıza cevap verdiysem ne mutlu bana. Sormak istediğiniz bir şeyler olursa yorum bırakmanız yeterli.

Işığım ve sevgimle,




21 Haziran 2018 Uluslararası Yoga Günü - BURSA 21 Haziran Uluslararası Yoga Günü’nün Bursa programı burada!   13.00 Hatha Yoga’yı s...